Bunalım, majör depresif bozukluk veya klinik depresyon olarak da isimlendirilen majör depresyonda bazı hastaların depresyon durumu periyotlar halinde gözükürken bazı hastalarda bu durumu sürekli olarak devam etmektedir. Majör depresyon kişinin uyku düzenini, kişisel hayatını ve yeme içme alışkanlıklarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Kişilerin günlük rutini olumsuz etkilenmekte, kişiler yataktan çıkmamak için her türlü bahaneyi üretmektedir. Her yaş aralığında saptanmıştır fakat gençlerde ve kadınlarda daha fazla görüldüğü araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Majör depresyonda, dışarıdan gelen uyarılara karşı duyarlılık azalır, karamsarlık artar, ruhsal çöküntü gibi bazı olumsuz etkenler de baş gösterir. Hastalığın temel sebeplerinin çevresel, genetik ve fizyolojik faktörler olabileceği bilinmektedir. Risk faktörlerinin yaklaşık %40’ının genetik yatkınlık olduğu da araştırmalar ile ortaya konmuştur.
Majör Depresyonun Belirtileri
- Okuduklarını ve anlatılanları anlayamamak, buna bağlı olarak yaptıklarını ve yapacakları davranışlar hakkında bilgi sahibi olamamak
- Dikkat bozukluğu ve ilgi alanı bulanıklığı,
- Sorumluluklara karşı ilgi kaybı,
- İştah bozukluğu ve kilo kaybı, enerji düşüşü
- Uyku bozukluğu, dalgınlık, unutkanlık, kötümserlik gibi olumsuz duygular
- Kişinin aklından geçenler ile gerçek hayattaki olayların doğruluğunun karışması
- Mesleki ve sosyal hayattaki kısmi bozulmalar bunların bazılarıdır.
Kişinin majör depresyon da olması için maddelerde belirtilen durumların hepsi olmak zorunda değildir, bir tanesi bile olsa ciddiye alınarak uzman bir kişiye görünmesi gerekmektedir. Yalnız bu belirtilerin iki hafta süreyle devam ediyor olması gerekir.
İlginizi Çekebilir>> Bilişsel Davranışçı Terapi Nedir?

Majör Depresyon Tedavisi Nasıl Yapılır?
Majör depresyon tedavisi kişiye özel olduğundan dolayı tedavide psikoterapi ve farmakolojik tedavi kullanılmaktadır. İleri düzey vakalarda ECT tekniğini de işe yaramaktadır. Tedavi süresi 8 hafta ile 6 ay arasında değişir. Bazı durumlarda bu süre daha da uzar. Tedavinin sorunsuz uygulanması ve kişinin tedaviyi aksatmaması gerekmektedir. Yarım kalmış tedavide nüks oranı yüksektir.
Düzgün şekilde başarı elde etmek için de tedavi aktif olması gerekir. Farmakolojik tedavinin güvenlik açısından ve hastalığın önlenmesi açısından olumlu sonuçlar verdiği gözlemlense de kesinlikle kişinin kendi isteğine göre değil, doktorun belirttiği şekilde tedaviyi sürdürmesi gerekmektedir . Tedavi süresine ve ilaçların dozuna uymak depresyonda korunmayı ve önlenmesini sağladığının da bilincinde olmak gerekir. Ayrıca depresyon tekrarlayıcı olması dolayısıyla, hastalık geçse bile dikkatli olmak gerekir.
Risk Etkenleri
- Erken anne – baba – çocuk kaybı
- İşsizlik
- Yaşlılık
- Stresli olayların yaşanması
- Cinsel, fiziksel veya psikolojik travmalar
- Hormon değişiklikleri
- Vücutta var olan hastalıklar
- Aşırı heyecan durumları
- Daha önce depresyon yaşamış olması
- Kötü bağımlılıklarının olması vb.
Majör Depresyon Hastalarına Nasıl Davranılmalı?
Majör depresyon hastalığına sahip olan kişilerde intihar düşüncesine rastlamak olağandır. Bundan dolayı çevresindekilerin ve yakınlarının olası bir duruma karşı tetikte olmaları gerekmektedir. Böyle bir ihtimal sezildiği zaman acilen hastaneye başvurulması gerekir. Bunun yanı sıra kişiler sosyalleşmeye teşvik edilmelidir fakat bu konuda zorlanmamalıdır. Bu kişiler hislerini paylaşmaktan pek hoşlanmadığı için paylaşım yapması yönünde zorunlu bırakılmaması gerekmektedir. Sosyal bir yaşam alanı oluşturmak önemlidir ancak onun ilgisini çeken sosyal ortamlar oluşturulmalıdır. Bu zamanla geçen bir hastalık değildir kişilerin mutlaka tedavi olması gerekmektedir. Dolayısıyla bu durumu yaşayan kişilerin yakınlarının kişiyi bir uzmana yönlendirmeleri şarttır.
Majör Depresyona Dair Profesörlerin Dinamik Yorumları
1. Prof. Dr. Agah Aydın (Türkiye)
2. Prof. Dr. Norman Sartorius (İsviçre)
3. Prof. Dr. Helen Mayberg (ABD)
4. Prof. Dr. Erol Göka (Türkiye)
5. Prof. Dr. Andrew Solomon (ABD)
Majör Depresyonun Tedavi Yöntemleri ve Uzman Görüşleri
-
Antidepresanlar:
Prof. Dr. Norman Sartorius, SSRI (Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri) gibi ilaçların etkinliğine inanır, ancak “İlaçlar semptomları hafifletebilir, ama sosyal destek olmadan tam iyileşme zordur” der. Bu, tedavinin bütüncül olması gerektiğini vurgular. -
Psikoterapi:
Prof. Dr. Erol Göka, bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve varoluşsal terapinin majör depresyonda etkili olduğunu savunur. Göka’ya göre, “Terapi, bireyin anlam arayışını desteklemeli ve depresyonun köklerine inmeli.” -
Beyin Stimülasyonu:
Prof. Dr. Helen Mayberg, dirençli depresyon vakalarında elektrokonvülsif terapi (ECT) ve derin beyin stimülasyonunu önerir. “Beynin duygusal devrelerini yeniden aktive etmek, bazı hastalarda çığır açıcı olabilir” yorumunu yapar. -
Toplumsal Destek:
Prof. Dr. Agah Aydın, depresyonun toplumsal bağlamda ele alınması gerektiğini belirtir: “Ekonomik ve sosyal iyileşme olmadan, bireysel tedavi eksik kalır.”
Hastaneye Yatmaları Zorunlu Mu?
Tüm hastaların hastaneye yatmasına gerek yoktur. Ancak kendine veya topluma zarar verme düşünceleri mevcutsa, iştah kaybına bağlı yeme bozukluğu görülüyorsa, hastalık iyice ilerlemiş ve kişinin günlük rutinini etkiliyorsa hastanın hastaneye yatması en sağlıklısıdır. Dışarıdan verilecek psikoterapi ve farmakolojik tedavi genellikle yeterlidir. Fakat hastalık psikotik düzleme doğru bir ilerleme göstermişse ECT gibi tedaviler uygulanacağından dolayı hastaneye yatış zorunlu olabilir.
Profesyonel Destek Almak İçin >> Antalya Psikolog